1900-1944 yıllarında yaşamış Fransız pilot, yazar ve şairdir. Edebiyat dünyasının en önemli gerçeküstü hikâyelerinden kabul edilen Küçük Prens'in yazarıdır. 1900 yılının Temmuz ayında, Lyon’da doğdu Antoine de Saint-Exupéry. 1904 yılında babasını kaybetti. Annesi Marie ile birlikte teyzesinin yanında yaşamaya başladılar. En büyük hayali başının üzerinden salınan uçaklardan birinin içinde olmaktı. 1918’de Birinci Dünya Savaşı başladı, Hava Birliği’nin deneme pilotlarından biri olarak ilk görevine atandı. İlk işi pisti denetleme göreviydi. Oysa o uçmak istiyordu, önce pilotluk diploması alarak ilk uçuşuna çıktı. Ardından ordudaki yerini sağlamlaştırarak teğmen oldu. O zamanlar uçmak için orduya katılmak zorundaydınız. Savaş sona erdiğinde onun gençlik hayalleri de yıkıntılar arasındaydı. Çünkü artık bir kiremit fabrikasında müdür olarak işe girdi. Ama Antoine’nin tüm hayali göklerde olmaktı. Toulouse-Dakar Havayolları pilotlarından biri olarak yeniden göreve başladı. Karaya indiği zamanlarda bile uzak kalamadı gökyüzünden. Gözlerini kapadığında uçağının koltuğunda göklerde süzülürken buldu kendini. Bu kez parmakları uçağını değil kalemini kullandı. Uçuşun hikayelerini anlattı. İlk kitabı Pilot, bu tutkunun romanı olarak 1926’da basıldı. 1927 yılında Cape Juby’de (asablanka ve Dakar arasında İspanyol’lara ait bir çöl) keşif pilotu (görevi kaybolan uçakları bulmaktı) olarak göreve başladı. 18 aylık görevi bittiğinde eski bir dosta veda eder gibi terk etti çölü. Arjantin Postası servisinde hava postacılığı yapmaya başladığında yıl 1929’du. 1931 yılında gece uçuşları sırasında yaşadığı korkuları, bir pilotun heyecan patlamalarını, maceralarını anlattığı ikinci kitabı yayınlandı. Gece Uçuşları kitabının önsözünü, Andre Gide yazdı ve Femina Ödülü’nü kazandı. Aynı yıl çalıştığı şirket batınca yeniden Casablanca-Dakar arasında çalışmaya başladı. Ama 1934’te yaşadığı ciddi kaza sonucu arkadaşlarının ısrarıyla pilotluk kariyerine ara verdi. Air France’ın reklam departmanında görevlendirildi. Hiç değilse yolcu koltuğunda dünyayı dolaşabiliyordu. Yeniden pilot koltuğuna oturmak için zamanın en hızlı uçağını aldı, adını Simoun koydu. Paris-Saygon arasındaki uçuş rekorunu kırmak istedi. Ama ilk denemesinde ölümden döndü, çölün ortasında yaralı, susuz günlerce kaldı. Bu durum onu yine bir müddet pilotluktan uzak kalmaya yöneltse de, bu dönemde yaptığı gazetecilik nedeniyle New York uçuşunu bahane edip, okyanusu geçmeye karar verdi. Yine büyük bir kaza atlattı, günlerce komada kaldı, iyileşmesi aylar sürdü. İkinci Dünya Savaşı başlamıştı. Yine Hava Kuvvetleri mensubu olarak orduya alındı. Fransız hükümeti savaşmayı reddeden bu adamı (çünkü o göklerde olmak istiyordu) Amerika’ya gönderdi. Posta servislerinde, keşif uçuşlarında, herkesin uçmaya korktuğu okyanusun üzerinde gezindi, yıllarca. İşte Küçük Prens Amerika yıllarında doğdu. 1942’de Amerika savaşa katılmaya karar verdi. 42 yaşında sakat omuzlu kumandan Saint-Exupery de göreve atanan pilotlardan oldu. 31 Temmuz 1944’te dokuza çeyrek kala Amerikan Hava Sahası’ndan ayrıldı. O gün bir Alman uçağı tarafından vurulduğu söylendi. Kimi kaynaklar ise uçağının teknik bir arıza nedeniyle düştüğünü söyledi. Ancak uçağı ve cesedi bulunamadı, ta ki 1998 yılında Marsilyalı bir balıkçının ağından Saint-Exupery’in bilekliği çıkana dek… 2000 yılında uçağın enkazına ulaşılsa da cesedi bulunamadı. (Leblebitozu sitesinden alınmıştır.)